Çankırı Müzesi
Çankırı’da profesyonel anlamda ilk müze faaliyeti çevreden derlenen 116 parçalık eserin 9 Haziran 1972 tarihinde Halkevi binasının alt katında (Halk Eğitim Merkezi) sergilenmesi ile başlamıştır. Çalışmalarını 1976 yılına kadar bu binada sürdüren Müze, Halk Eğitim binasının yıkılıp yerine 100. Yıl Kültür Merkezi’nin yapılması nedeniyle geçici olarak Çankırı Lisesine taşınmıştır. Lisenin bir sınıfı depo haline getirilmiş ve büro faaliyetleri burada yürütülmüştür. 23 Ağustos 1981 tarihinde 100. Yıl Kültür Merkezi’nin tamamlanması ile birlikte Müze bu binanın ikinci katına taşınarak tekrar ziyarete açılmıştır. Ancak Müzenin sürekli artan eser sayısı ile fiziki koşullarının yetersiz hale gelmesi nedeniyle yeni bir binaya ihtiyaç duyulmuştur.
Bu kapsamda yürütülen çalışmalar sonucu, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil kaydı bulunan (Kastamonu Valisi Enis Paşa zamanında 1321H / (1905M) yılında İsmail kalfa tarafından inşa edilen) Çankırı Hükümet Konağı ve adliye binası olarak kullanılan yapı müze işlevi kazandırılmak üzere Bakanlığımıza tahsis edilmiştir. Restorasyonu tamamlanarak 2017 yılında faaliyete geçen bina 3000 m² kapalı ve 600 m² açık sergileme alanı ve kafeterya’ya sahiptir.
Müze, Doğa Tarihi, Arkeoloji ve Etnografya Bölümü olmak üzere üç ana salondan oluşmaktadır. Çankırı Merkez Çorakyerler Mevkiinde 1997 yılından beri gerçekleştirilen kazıda 8 milyon yıl öncesine ait fosiller bulunmuştur. Fil, gergedan, koyun, keçi, domuz, zürafa, geyik ve primatların atalarına ait fosil buluntuları Doğa Tarihi bölümünde sergilenmektedir.
Cemaleddin Ferruh Darülhadisi (Taş Mescit)
Çankırı'da Selçuklu Dönemi'nden kalma en önemli yapıdır. Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. Alâeddin Keykubat zamanında Çankırı Atabeyi (Valisi) Cemalettin Ferruh tarafından 1235 yılında Darüşşifa, 1242 yılında yanına ilave olarak bir darülhadis inşa ettirmiş böylece Çankırı'da sağlık kurumlarının ilk kurucusu olmuştur. Şifahane moloz taştan yapılması sebebiyle tamamen yıkılmış, Halk dilinde Taş Mescit olarak isimlendirilen dâr-ûl hâdis kısmı ise günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Ayrıca alana daha sonra dönemin önemli Mevlevihanelerinden birisi de inşa edilmiş ise de bu yapı da zamana yenik düşerek yıkılmıştır.
Mimari özelliğinin yanı sıra Taş Mescit’e önem kazandıran bir diğer husus ise, biri yapı üzerinde, diğeri heykel görünümünde olan iki adet figürlü taş parçanın varlığıdır. Birbirine dolanmış iki yılanın tasvir edildiği ve günümüzde “Tıp Sembolü” olarak kullanılan birinci parça yapı üzerinde bulunmaktadır. Halen Çankırı Müzesinde sergilenen ikinci parçada ise günümüzde “Eczacılık Sembolü” olarak kullanılan kupaya dolanmış yılan figürü bulunmaktadır.
Taşmescit yanında bulunduğu bilinen ancak günümüze sadece fotoğrafları ulaşan Çankırı Mevlevihanesi ile temel kalıntıları bulunan şifahane bölümü Vakıflar Genel Müdürlüğünce aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.
KAYA MEZARLARI
Beşdut Kaya Mezarları
Merkeze bağlı Beşdut Köyü'nde derenin iki yanındaki kayalara oyulmuştur. Bir tanesi sütunlu, diğeri sütunsuzdur. Sütunlu mezar 10 m. eninde 2 m. yüksekliğin dedir. Yuvarlak gövdeli sütunlar kaidesizdir. Giriş kare biçimindedir. Duvarlar ve tavan düzgündür. Sütunsuz mezar sütunlu mezarın hemen yanında 8X10 m. ölçülerindedir. Dörtgen biçimi girişten mezar odasına geçilmektedir. Duvarlar ve tavan düzgündür. M.Ö. 6. yüzyıldan kaldığı sanılmaktadır. Yörede bunların dışında benzer kaya mezarları da bulunmaktadır.
İndağı Kaya Mezarları ve Salman Höyük
Ilgaz ilçesinin güneydoğusunda Çankırı-Kastamonu yolunun kenarında bulunan höyüğün yüksekliği 20-25 m. ve tepesi düzdür. Çevresinde bulunan tarım arazilerindeki çalışmalar ve kaçak kazılar sonucunda yüzeye yayılmış pişmiş topraktan mamul parçalardan, yoğun Bizans ve Roma dönemi yerleşiminin çok daha eski çağlara uzandığı tahmin edilmektedir.
Bölgedeki anıtsal yapılar Devrez Çayının güneyinde ve Çankırı Kastamonu yolunun solunda kayalık, yüksekçe bir tepenin doğuya bakan yamaçlarındadır. Burada çok sayıda ve insan eliyle oyulmuş mağaralar, kaya mezarları, kaya kilisesi olabileceği tahmin edilen tapınak ve amacı tam olarak bilinemeyen oyuklar bulunmakta olup burasının; dini törenlerin yapıldığı ve muhtemelen höyükle bağlantılı kutsal kabul edilen mekanlardan olduğu tahmin edilmektedir.
Kaya tapınakları, ulaşım yollarının geçtiği sarp ve dar geçitlere, kervanların talancılardan korunması ile dua ve ibadet etmek amacıyla yapılmakta idi.
İndağı Kaya mezarlarına ulaşım için 2000 yılında yol açılarak, açılan yol asfaltlanmıştır. Ayrıca çevre düzenlemesi ve aydınlatma çalışmalarıyla kaya mezarlarına çekicilik kazandırılmıştır.
Sakaeli Kaya Mezarları ve Peri Bacaları
Genel olarak Roma ve Bizans Dönemlerine ait olduğu tahmin edilen mezarlar, köyün sırtını yasladığı tepenin güneyde dik inen yamaçlarında yer almaktadır. Çakıl taşlı tortul kaya özelliği taşıyan tepenin yüzeyindeki oyukların yere yakın olanları köy halkı tarafından önü kapatılmak suretiyle değişik maksatlarla kullanılmaktadır. Çeşitli yükseklik ve genişlikteki oyuklar; tek, birbirine geçişli, basamakla inilen iki odalı bölmeli, aydınlatma pencereli özellikler göstermektedir. Kare, dikdörtgen planlı, düz kubbe ve semerdam tavanlıdırlar. Duvarlara açılmış küçüklü büyüklü nişler mezar odası ve ikamet amaçlı olarak kullanılmıştır. Bir kısmının girişleri kemerli ve içlerinde ölü sedirleri mevcuttur. 1.5x1.5 ile 10.0x10.0 m arasında değişen taban ölçüleri, 2-3.5 m arasında değişen tavan yüksekliklerine sahiptirler. Oyuklar arasında 27 basamakla inilen bir sulu in bulunmaktadır Devrez Çayının akıntısı istikametinde köye 2 km. mesafedeki Gelin Kayası mevkiinde peri bacası oluşumları ve aralarındaki kaya mezarları ilginç görünümler oluşturmaktadır.
Hüyük Yeraltı Şehri
İl merkezine 55, Orta ilçesine 11 km mesafede yer alan Hüyük Köyünde bulunmaktadır. M.S. 3-5. yüzyıllarda yapıldığı ve kullanıldığı tahmin edilen yer altı şehri 2005 yılında tespit ve tescil edilmiş, 2006 ve 2008 yıllarında Müze Müdürlüğünce gerçekleştirilen temizlik çalışmalarıyla; küçük kilisesi, keşiş odaları, sarnıcı ve diğer hayat alanlarıyla komplike bir yapı arz eden çok katlı kültür varlığı tamamen açığa çıkartılmıştır.
Çankırı Kalesi
Şehrin kuzeyinde küçük bir tepe üzerinde kurulmuştur. Romalılar, Bizanslılar, Danişmentliler, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde sağlamlığıyla ünlü olan kale geçen yüzyıla kadar iskan edilmiş olup yapıdan zamanımıza birkaç sur kalıntısından başka bir şey kalmamıştır. Dörtgen planlı olan kalenin surları moloz taş ve tuğla karışımıdır. Eteklerinde bulunan dereden itibaren yüksekliği 150 m. kadardır. Kale içinde Roma Dönemi'nden kalma kaya mezarı, iskan kalıntıları ve pişmiş toprak kap parçaları ile Çankırı Fatihi Emir Karatekin Bey'in türbesi bulunmaktadır. Geçmiş yıllarda ağaçlandırılan Kale, ziyaretgah ve mesire yeri olarak kullanılmaktadır.Çankırı Kalesi Kültür ve Turizm Bakanlığının katkıları ile restore edilmiştir.
Saat Kulesi
Merkez İlçe Mimar Sinan Mahallesi'nde bulunan dört cepheli yapı. Osmanlı son dönemi eserlerindendir. Saatleri faal değildir.
Koca Meşe
İl merkezine 27 km uzaklıktaki Yapraklı İlçemize bağlı Karacaözü Köyünde bulunan ve koruma altına alınan meşe ağacının 400 yaşın üzerinde olduğu ve dünyanın en yaşlı meşeleri arasında sayıldığı bilinmektedir. Görenleri hayrete düşüren meşenin çevresi 14,10 metredir. Ayrıca Merkez Müflis Tepesi mevkiinde Çınar Ağacı, Orta İlçesinde Paşasultan, Eldivan’da Türbe ve Gedene Çamları ile Kaba Meşe, Çerkeş’te Dokuzkardeşler Çamları ile Ilgaz’da bir ulu çam anıt ağaç olarak tescillidir.
Taş Mektep
İdadi Mektep adıyla 1893 yılında açılan okulun yapımına 1886 yılında başlanmıştır. Merkez ilçede bulunan bina iki katlı olup, kesme taştan yapılmıştır. Lise, Ortaokul ve Güzel Sanatlar Lisesi olarak hizmet veren binanın bir diğer özelliği ise Atatürk'ün Şapka Devrimi nedeniyle çıktığı yurt gezisi sırasında bu binadaki bir dershanede konuk edilmesidir. Günün imkânları doğrultusunda tefriş edilip, Atatürk'ün31 Ağustos 1925 gecesi konakladığı dershane günümüzde “Atatürk Odasına” dönüştürülmüştür.
.