Sultan Süleyman Camisi Kanuni Sultan Süleyman'ın emri ile Sadık Kalfa tarafından inşa edilmiştir. Sülüs Hat'la yazılı Kitabesinde;
"Buyurdu yapmağa isna yılında
Bunu Sultan Süleyman tali-ül hayr
Münadi görecek hayretle hatmin
Didi tarihi ya cami-ul hayr"
dörtlüğü yazılıdır.
1558 yılında tamamlanan cami; kare planlı, üzerinde ortada bir büyük tam kubbe ile bu kubbenin dört tarafında birer yarım kubbe bulunmaktadır. Bu kubbeler dört paye ve duvarlar arasındaki kemerlere oturmaktadır. Duvarları ve minaresi kesme taş,
kubbe üstleri kurşunla kaplıdır.
Cami'nin içi rokoko üslubu ile süslenmiş, bunların araları hat örnekleriyle bezenmiştir. Mihrab istalaktitlidir, zengin bir görünümü vardır. Minber'i taştan yapılmıştır. Kürsüsü köşeli ve gövdesi yuvarlaktır. Kapı söveleri mermer olup kemerleri kilit taşı,
içleri oluklu konsol halinde çıkarılmıştır. Son cemaat yeri, dört sütuna dayanan üç kubbe ile örtülü ve iki tarafında istalaktidli mihrap nişleri bulunmaktadır.
Merkez İlçe Mimar Sinan Mahallesinde bulunan Cami 1992 ve 2015 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore ettirilmiştir.
Taş Mescit
Taş Mescit Çankırı'da Selçuklular Dönemi'nden kalma en önemli yapıdır. Cemaleddin Ferruh Şifahanesi ve Darülhadisi olarak birbirine bitişik inşaa edilen bu iki yapı, mimarlık tarihi bakımından olduğu gibi plastik sanatlar açısından da ilgi odağı niteliğindedir. Günümüze kadar ulaşan kitabelerinden anlaşıldığına göre Şifahane, Keyhüsrev Oğlu l.Alaeddin Keykubat zamanında Atabey Cemaleddin Ferruh tarafından 1235 yılında yaptırılmıştır.
Bundan yedi yıl sonra 1242-1243 yılında Şifahanenin önüne bir Darülhadis ekleten Cemaleddin Ferruh, bu yapılarıyla Çankırı'da ilginç sağlık kurumlarından birisinin kurucusu olmuştur. Bu iki yapıdan, halk arasında Taş Mescit olarak tanınan Mescit ve Cemaleddin Ferruh'un Türbesi bulunan Darülhadis kısmı, bütünüyle günümüze ulaşmıştır. Şifahane kısmı ise tamamen yok olmuş durumdadır.
Tekkelerin kapatılması kararına kadar bir süre Mevlevihane olarak ta görev yapan Şifahanenin yıkılmasına, moloz taştan yapılmış olması ve arazinin durumunun sebep olduğu sanılmaktadır. Buna karşılık olarak ön tarafa yedi yıl sonra yapılan Darülhadis, iki katlı olarak kesme taştan yapılmış, dışardan iki duvar ve bir köşe kulesiyle desteklenmiştir.
Bu yapıların bir diğer önemi de yapı üzerinde yer alan iki adet figürlü parçadan gelmektedir. Bunlardan biri sürekli yayınlara konu olmuş, devamlı olarak üzerinde durulmuştur. Boyutları1 x 0.25 metre olan bu kabartmanın özelliği, gövdeleri birbirine dolanan iki ejder (yılan) motifidir. Ejderlerin başları karşılıklı gelecek şekilde biçimlendirilmiştir. Günümüzde "Tıp Sembolü" olarak kullanılmaktadır. Halk arasında su içen yılan olarak da adlandırılan ikinci parça ise, diğeri gibi alçak kabartma olarak biçimlendirilmemiş olup başlı başına bir heykel görünümü verilmiştir. Darülhadis'te kullanılan gözenekli taştan yapılmış olan parça, kupa şeklinde olup gövdesine bir yılan sarılmakta ve üst kısımda uzantı yaparak sonuçlanmaktadır. Bu motif de günümüzde "Eczacılık Sembolü" olarak kullanılmaktadır. Eser yakın döneme kadar Mevlevihane olarak da kullanılmıştır.