ATKARACALAR
Çankırı iline bağlı olan Atkaracalar ilçesi, Çankırı’nın kuzeybatısında yer alır. Doğuda Kurşunlu, batıda Çerkeş, kuzeydoğusunda Bayramören ve güneyinde Orta ilçeleri ile komşudur. İlçenin doğu-batı uzunluğu yaklaşık 7 km. kuzey-güney uzunluğu 16 km. dir. Yüzölçümü 486 kilometre kare, rakımı 1270 m dir.
Atkaracalar adının nasıl oluştuğu ile ilgili en güçlü rivayet; bugünkü Atkaracalar bölgesinde oldukça geniş orman alanının olduğu ve bu ormanlarda bol miktarda karaca bulunmasından dolayı Karaca Köyü denildiği yönündedir. Öyle ki Evliya Çelebi de Seyahatnamesinde “Karacalar Köyü” diye bahsetmiştir. Ayrıca bölge de çok sayıda at yetiştirildiğinden de zamanla “Atkaracalar” denilmiştir. Bu rivayeti doğrular nitelikte de IV. Murat zamanında batıdan doğuya doğru uzanan Bağdat yolunun yöreden geçtiği bilinmektedir. IV. Murat Bağdat Seferleri sırasında buradan geçen orduları ile üç kez yörede konaklamıştır. Süvarilerinin at ihtiyacını Karacalar’ dan görmüş ve bu bölgede çok sayıda cins at yetiştirilmesi sebebiyle de IV. Murat: “Bundan sonra sefere giderken atlar, Atkaracalar’ dan değişecek.” demiştir. Şekaik, İnumaiye ve Osmaniye kayıtlarında da bölgede hayvancılığın özellikle at yetiştiriciliğinin yaygın olduğu ve IV. Murat’ın bu yöreyi çok beğendiğinden söz edilmektedir.
Atkaracalar 1927 yılında Çerkeş ilçesine bağlı Belde Belediyesi iken 1937 yılında nüfusunun 2000’ in altına düşmesi ile Çerkeş ilçesine bağlı köy olmuştur. 1944 yılında Kurşunlu’nun ilçe statüsüne kavuşması ile Kurşunlu’ ya bağlanan Atkaracalar Köyü, 1951 yılında da Belde Belediyesi olmuştur. 04 Temmuz 1987 tarih ve 19507 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan karar gereğince de ilçe olan Atkaracalar, 1988 yılında ilçe olarak faaliyet göstermeye başlamıştır.
ILIPINAR ASKER BALIKLARI
Balıkların bulunduğu havuz, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Havuzun bulunduğu yerin deniz seviyesinden yüksekliği: 1000 metredir. Havuzun iç kısımları, taş duvarla çevrilmiştir. Su derinliği: 70 cm. ve havuzun büyüklüğü ise: 14×12 metre ebatlarındadır. Küçük havuz ise: 14×6 metre büyüklüğündedir. Her iki havuzun yüzölçümü ise: yaklaşık 300 metre karedir. Her iki havuz arasında, altta küçük bir kanal var. Su akışı ve balıkların her iki havuz arasındaki hareketleri, bu küçük kanaldan sağlanıyor.
Havuz suyu: sedef ve mantar hastalığına, el ve kol ağrılarına iyi gelmektedir. Saçlara sürüldüğünde ise parlaklık vermektedir. Havuzun hemen kıyısında: bir kır kahvesi görülüyor. Burada, küçük bir mola vererek, yorgunluk atabilirsiniz.
Havuz, iki kısımdır ve bu iki kısımlı havuzda, iki çeşit balık bulunuyor. Bunların bir çeşidi, yeşil ve diğer çeşidi ise, siyah renktedir. Bu balıkların buraya nereden geldikleri bilinmiyor. Ancak, yapılan tahminlere göre, uzun yıllardır burada bulundukları ve yerin çok çok derinlerinden geldikleri tahmin ediliyor. Ama, bu balıkların en büyük özellikleri: gerek Çanakkale savaşlarında ve gerekse 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatında, havuzdaki bu balıkların sayısında, önemli ölçüde düşüş yani azalma yaşandığının bizzat buranın halkı tarafından görülmüş olmasıdır. Hatta: Çanakkale savaşı sonunda, havuzdaki balıkların bir kısmının vücutlarının çeşitli yerlerinde yaralar bulunduğu görülmüştür. Evet, bunları bir söylenti olarak düşünebilirsiniz. Ancak, gerçekten buradaki balıklar, Şanlıurfa’daki havuzda bulunan balıklar gibi değerlendiriliyor. Yani: hiç kimse bunları tutmuyor, tutmaya çalışmıyor, yemeye çalışmıyor, yılda havuz içinde ölen birkaç balık, çevrede toprağa gömülüyor. Yöre insanı, bu balıkların yenilmesine karşı, yenildiği takdirde sıkıntıların olacağına inanıyorlar. Ama kesin olan şu ki, havuzun bulunduğu yer çok güzel, tam bir mesire yeri. Buralardan yolunuz geçerse, bence bu yöreyi ve asker balıkları mutlaka ziyaret etmelisiniz. Balıkların sırtlarındaki beyaz yara/lekeleri görmelisiniz.
Atkaracalar ilçesi, ılıpınar mahallesindeki ılıcada yaşayan ve vücutlarının tamamına yakınında yaralar bulunan balıklardır. "yörede, buradaki balıkların çanakkale savaşı’nda azaldığı, savaş bitiminde ise vücutlarının çeşitli yerlerindeki yaralarla geri geldikleri söyleniyor, o günden bu yana "asker (yaralı) balıklar" olarak anılan bu balıkların zamanla kutsal olduklarına inanılması nedeniyle bölge yazın yoğun ziyaretçi ağırlıyor."
HOŞİSLAMLAR TÜRBESİ
Şekak-i Numaniye ve Sicil-i Osmaniye kayıtlarına göre Fatih Sultan Mehmet Han zamanında yaşayan Şeyh Seyyit Yahya’nın müritlerinden olan Hacı Hamza Sultan’ın 1420-1500 yılları arasında yaşadığı Kadiri Tarikatına mensup olup, Horasan’dan İstanbul’a gelip ilim, irşat ettikten sonra bugünkü türbesinin bulunduğu Hoşislamlar mevkiine gelip yerleşmiş ve yöredeki Müslümanlar için, bir Cuma mescidi yaptırarak, dağınık ahalinin bir araya toplanmasını sağlamıştır.
Kendisini bir din âlimi olarak yetiştiren Hamza Sultan bunu yeterli görmeyerek tıp, matematik gibi müspet ilimleri de tahsil etmiş ve bu konularda kendini âlim seviyesinde yetiştirmiştir.
Tahsil ettiği ilimi kendisine saklamayan ilmini ve bildiklerini başkalarına yaymayı amaçlayan Şeyh Hacı Hamza Sultan bugünkü Atkaracalar’ın çarşı merkezinde bulunan ve kendi adıyla anılan caminin ve tam karşısında da bir medresenin yapılmasını temin etmiştir. Ama, bu Cuma mescidi, zamanla, Atkaracalar ilçe merkezinin tam ortasında kalmış ve yıkılmış, ilçe halkı daha sonra bu mescidin bulunduğu yere bir cami yaptırmıştır. Caminin içinde Hamza Sultan Hazretlerinin talebeleri olarak bilinen Habib-i Karamani ve altı arkadaşının türbeleri vardır. Bu türbe civarda “YEDİLER” adıyla tanınmaktadır. Cami ile birlikte inşa ettiği medresenin 30 kişilik yatakhanesi ve büyük bir dershanesi bulunmakta ve gündüz bu dershanede talebelerine müspet ilim dersleri veren Hacı Hamza Sultan, geceleri de medresenin alt katında tarikat çalışmaları yapmaktaydı. Atkaracalar İlçesi güneyinde Dumanlı Dağları'nın eteklerinde olan türbe, ilçeye 3 km. mesafededir. Adına şenlik ve anma günleri yapılan Hoşislamlar Türbesi E 80 Uluslararası Devlet Karayoluna da oldukça yakın konumda yer almakta olup sakin ortamı ve serin havasıyla özellikle bahar ve yaz günleri yoğun ziyaret edilmektedir.